Doktorlar benden umudu kesmişken doğru tedavi ile hayata döndüm

09.03.2015

Benim hikayem hodgkin lenfoma olarak adlandırılan hastalığımın 2009 yılının Mart ayında ortaya çıkmasıyla başladı. Hastalığımın teşhisini yaşadığım şehir olan Malatya’da bir devlet hastanesinde görev yapan bir KBB uzmanı koydu. Hastalık ile ilgili şikayetlerim boynumda bir şişlik ile başladı. Hafif bir ağrı da veren bu şişliğin yastıktan olduğunu düşünmüştüm ancak 15 gün boyunca geçmeyince hastaneye başvurdum ve bir KBB uzmanına göründüm. Rahatsızlığımı dinleyen ve beni muayene eden Dr. Muhammet Evcil şişliği görür görmez “Senden sıvı alalım” dedi. Şırıngayla şişliğin olduğu bölgeden sıvı alındı. Dr. Evcil, bu tahlilin sonucunu bekleyeceğimizi ancak sıvının kesin sonuç vermeyebileceğini belirterek “Parça almak gerekebilir” demişti. Öyle de oldu… Hastalığın ismini ilk duyduğumda “Bu hastalık da neyin nesi, duymadığımız bir hastalık” diye düşündüm, kanser de hiç aklıma gelmedi. Hastalığın takibi sırasında beni kalp doktoruna da yönlendirdiler. Aslında kanser olduğumu kalp doktorunun “Lenf kanseri olmuşsun. Ama korkulacak bir hastalık değil bu kanserin gribi gibi” demesiyle anladım. Kalp doktorum hiç vakit kaybetmeden beni araştırma hastanesine gitmem konusunda yönlendirdi. Malatya’daki araştırma hastanesinde benimle ilgilenen doktorum 21 günde bir 12 kür olarak kemoterapi tedavisi düzenledi. Sonra İstanbul’da yaşayan teyzemin de önerisiyle bir de İstanbul’da bir hekime görünmek istedim. Böylece bir de İstanbul Tıp Fakültesi’ne geldim.

Çapa’daki doktor; “Korkulacak bir hastalık değil, sana 8 kür yeter, 8 kürü aldıktan sonra ister burada al ister Malatya’da ama 8 kürü tamamladıktan sonra yanıma gel” dedi. Ben de aynı şey ise orada alayım, ondan sonra İstanbul’a geleyim diye düşünerek Çapa’da 4 kür aldıktan sonra Malatya’ya döndüm. Kalan kürleri tamamlamak üzere Malatya’daki hastaneye geldiğimde 4 kürün sonunda hastalara film çekildiğini fark ettim. Ben de hastalarla ilgilenen pratisyen hekimlere bana da film çekip çekmeyeceklerini sordum. Pratisyen hekim de 4 kürü tamamladığım için filmi çekti. Film sonuçlarını bana en başta 12 kür kemoterapi öneren hekime gösterdiğimde “Sen niye film çektirdin 12 kür alman gerekiyordu” diyerek beni biraz azarladı. Bu tavır da benim çok zoruma gitti. Ben de 8 kürü aldıktan sonra Çapa’daki doktora geldim. Çapa’daki hekim tekrar bir film çektirdi ve sonuçlarına bakarak hastalığın devam ettiğini söyleyerek 5 kürlük bir kemoterapi tedavisi verdi. Son kürün bitiminde PET çekildi. PET’e göre sonuçlarım iyi çıkmıştı. Doktorum da bu noktadan sonra radyoterapi ile tedaviye devam edeceğimizi belirtti. 16-17 gün radyoterapi tedavisi aldıktan sonra doktorum Malatya’ya dönebileceğimi 3 ay sonra kontrole gelmemi söyledi. Ancak Malatya’ya döndükten 1-2 ay sonra boynumda şişlikler görülmeye başladı. Ben de hemen İstanbul’a geldim. Doktorum çekilen film sonucunda bir şeyler gözüktüğünü ama zamana bırakmamız gerektiğini söyleyerek 3 ayı doldurmamı istedi. Yani tedaviye başlamadan bir ay daha bekledim. 3 ay dolduğunda çektirdiğim film sonuçları hastalığın devam ettiğini gösteriyordu. Bu da 3 ay tedaviyi bıraktıktan sonra tekrar 5 kürlük bir kemoterapi anlamına geliyordu. Kürlerin sonunda hastalığın en başından beri yanımda olan teyzeme “Bu hastayı artık götürebilirsiniz yapacak bir şey yok. Aslında kendi iliği ile tedavi edebilirdik ama iliğine kemiklerine hastalık bulaşmış bu noktadan sonra benim yapabileceğim bir şey yok. Alın götürün” denmiş. Teyzem de ne yapacağını şaşırarak doktordan bir şeyler önermesini istemiş “Benim yapacak bir şeyim yok” diyen doktorumuz bu kez “Başka bir doktora yönlendirelim sizi” demiş ancak teyzem de bu hastalığı başından beri takip eden doktor o olduğu için başka bir doktor fikrine sıcak bakmamış. Sonuçta doktorumuz Maçka’da kendi muayenehanesinde kemoterapi verdiğini orada tedaviye devam edebileceğimizi söylemiş.

Bu sırada doktorun asistanı Anadolu Sağlık Merkezi’nden bahsetmeye başlamış. Anadolu Sağlık Merkezi’nde her Perşembe doktorların toplantı yaptıklarını ve benim dosyamı o doktorlara göstereceğini söylemiş. Teyzem de raporlarımı asistana vermiş. Cuma günü asistandan bilgi almaya giden teyzem bana hiçbir şey söylemeden asistanın yönlendirmesi ile raporlarımı Anadolu Sağlık Merkezi’ne getirmiş. Bu vesile ile ilk kez Zafer Bey ile tanışan teyzem telaşlı ve umutsuz bir şekilde Zafer Bey’in karşısına oturmuş. Zafer Bey, “Sen bir sakinleş ben bu dosyayı inceleyim yapacağımız kesin bir şeyler vardır” demiş. Zafer Bey, kendi iliğimden tedavi olabileceğimi, ilik nakli olabileceğimi söyleyerek önce teyzeme sonra da bana umut oldu. Böylece 2010 yılının son gününde, 31 Aralık’ta ilik nakli oldum. Bir ay hastanede kaldım, sadece 1 ya da iki gün enfeksiyon yüzünden sıkıntı çektim. İlik naklinden 3 ay sonra normal yaşantıma geri döndüm. Şimdi naklin üstünden tam 4 yıl geçti. Hastalığın teşhisi konduğunda 36 yaşındaydım şimdi 41 yaşındayım. Yılda bir kontrole geliyorum ve çok da iyiyim. Son olarak bu hastalıkla mücadele edenlere şunu söylemek istiyorum; “Korkmayın. Hiçbir şeyi dert etmeden, her şeyin daha güzel olacağını düşünerek hayatınıza devam edin.”

Erkan Adıgüzel
Paylaş Yorum

slm aleykm sizinle aynı kaderi paylaşan biri olarak konuşmak istiyorum. lütfen 554 394 07 96

KERİM ALİ DURAN
Tüm Yorumlar İçin Tıkla
Back To Top