Merhaba, Aplastik anemi tanısı konulduğunda sanki dünya başıma yıkılmıştı. Bu ana kadar hastanenin yolunu bilmeyen ben, her hafta kontrol için hastaneye gitmeye başlamış ve yoğun bir tedavi sürecinin içinde bulmuştum kendimi. Her hafta bir “umut” tedaviye yanıt alacağımızı düşünerek yapılan testler hep hüsran ile sonuçlanmıştı. Elimde tahlil sonuçları hastane koridorlarında ağlarken söyleyebildiğim sadece “yine olmadı, yine olmadı…” idi. Umutlar hep bir sonraki haftaya kalıyordu ancak maalesef sonuçlarda değişen bir şey yoktu… geçen sadece zamandı… Yapılan ilaç tedavileri, açılan sayısız damar yollarından sonra sıra hastaneye yatarak yapılacak olan tedaviye gelmişti. Bu süreçten yorulmuşken içimi tarifsiz bir korku ve endişe kaplamıştı, bu nasıl tarif edilebilir inanın bilemiyorum… Yatmadan tedavi olabilir miyim, bir alternatifi var mı diye yaptığım araştırmalar sonuçsuz kalmıştı. Beklenen gün gelmiş, ayaklar geri geri giderken 24 gün süreli ilk hastaneye yatış gerçekleşmişti. Sayılı gün çabuk geçer derler diye telkin ede ede taburculuk günü gelmişti. Bir an evvel artık hastaneden çıkmak, eve gitmek için can atıyordum Daha umutlu olarak başladığımız haftalık kontroller maalesef ki yerini yine karamsarlığa bıraktı, haftalar derken 6 ay geride kalmış ancak ilk günden bugüne kadar değişen hiç bir şey olmamış, takviyeler, damar yolları, hastane ziyaretleri gitgide sıklaşmıştı. Düzenli olarak aldığım kan takviyeleri için artık verici bulmak da zorlaşmıştı. Umutlarla başlayan bu süreç te yanıtsız kalmıştı. Tekrar başlayan kesin tedavi arayışındaki süreç ise Prof.Dr.Zafer Gülbaş ile tanışma gününde sonlanmıştı. Sevecen, cana yakın, kendine olan güvenini size de hissettiren, başarısı tartışılmaz, konuşması ile her zaman pozitif enerji veren Zafer Hoca. İlk görüşmemizde tedavimin “ilik nakli” ile gerçekleşebileceğini söyledi. Ancak “ilik nakli” kelimelerini duyunca orada kaldım ve diğerlerini inanın hatırlamıyorum. Rutinde yapılan bir kan testi sonucunda düşük çıkan trombosit değerim ve bacaklarımda oluşmaya başlayan morluklar, ve gelinen nokta “ilik nakli”. Kabullenmesi gerçekten kolay değildi. “İlik nakli olacağım, herşey düzelecek, hastane süreci sona erecek, yeni sağlıklı bir yaşam başlayacak” sürekli tekrarlayarak alışmaya çalıştım. Alternatifi maalesef yoktu, kaçış noktam kalmadı. Artık damaryolu için damarlarımda iflas etmek üzereydi. Yeni sürecin başlamasına ait onayların verilmesi, taramanın başlatılması için Zafer Hoca ile tekrar biraraya gelindi ve imzalar atıldı. Şimdi yurtiçi ve yurtdışından gelecek tarama sonuçlarının bir an evvel olumlu olması için dua ediyor ve hastaneden yanıt bekliyordum. Beklenen haber kısa süre içinde Türkkök’den %100 uyumlu olarak gelmiş, hastaneye yatış ve nakil günleri ise belirlenmişti. Geri sayım başladı. Takvim ilerledikçe heyecan artıyordu, düşünceler ise heyecanımı katlıyordu. Ve beklenen gün geldi, yatış günü için hastanedeyim. Hastaneye adım attığımdan itibaren her şey o kadar programlı, düzenli ve organize idi ki düşünceler yerini güvene ve huzura bıraktı. Prof.Dr.Zafer Gülbaş ve ekibi o kadar ilgili, özenli, güler yüzlü ki kendinizi evinizde hissediyorsunuz. Tedavi günlerinin nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Tabii ki tedavi sürecinde ağrılı, uykusuz geçen günler, sıkıntılar yaşandı ancak yapılan anında ve doğru müdahalelerle bunlar geçici. Her biri profesyonel olan ekip ile bunları kolaylıkla atlatıp, sadece sonuca odaklanıyorsunuz… Nakil ile birlikte yeni bir kemik iliği ve sağlıklı yeni bir yaşam… Her geçen gün alınan olumlu sonuçlar ile çekilen ağrılar, sıkıntılar bir anda unutulup yerini sevince ve tarifsiz mutluluklara bırakıyor. Gözler ışıl ışıl… Yapılan 28.gün testi ve alınan sonucun %100 olması ile mutluluktan bulutların üstündeyim, Allah’ım bu duyguyu herkese nasip etsin. “ilik nakli” kelimelerini ilk duyduğumda korkan ben, şimdi neden daha erken nakil olmadım ki demekten kendimi alamıyorum. Hayat, şimdi benim için yeniden başlıyorsun.