İsmim Özlem Yılmaz. 1981 doğumluyum ve 38 yaşındayım. Hemşireyim. Lösemi olduğumu 2017 yılında öğrendim. Ramazan ayıydı hatta hiç unutmuyorum. Hep oruçlarımı tutardım ama o ramazan mide ve boğaz ağrısından sadece iki gün orucumu tutabilmiştim. O dönem aile hekimliğinde çalışıyordum. Boğaz ağrısı için kendime iğne yaptırmıştım. Sürekli neden geçmiyor diye kendimi sorguluyordum. Bir kan tahlili yaptırdım. Hemogram sonucum çıktı ve sonuçlarda ters giden bir şeyler olduğunu anladım. Aile sağlığında yanında çalıştığım doktorla görüştüm, beni dahiliye uzmanına yönlendirdi. Eskişehir’de özel bir hastaneye koştura koştura gittim. Bir dahiliye uzmanına muayene oldum. Belirtilerin lösemiye benzediğinden bahsettim, o da sonuçları inceledi ve beni bir hematoloğa yönlendirdi. Ertesi sabah için farklı bir doktordan randevu aldım. Eve gittiğimde her yerimi inceledim, kollarımı, bacaklarımı… Kollarımda morluklar vardı ve diş etlerim kanıyordu. Evde herkes panik olmuştu. O gece geçmek bilmedi, sabah olmuyordu sanki. Ve belki de hayatımın en zor saatlerini yaşadım. O saat 9’u bulmadı.
Ertesi gün gittiğimizde lösemi olduğuna karar verdiler. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’ne gittim. Hemen Zafer Hocamın öğrencileri kemik iliği aldılar. Bir yandan korkuyordum bir yandan dışarıda tüm arkadaşlarım, ailem herkes beni bekliyordu ama kemik iliği bir türlü veremiyordum. Bu süreçten sonra kemoterapi tedavisine başladım ve Zafer hocama gittim. Kardeşimin, kuzenlerimin kemik iliğine bakıldı. Hiçbiri uygun bulunmadı. Zafer Hocam kemik iliği nakli olmam gerektiğini söyledi ve başvurular yapıldı. Bu süre içerisinde Zafer Hocam yüzde 65 -70 civarında iyileşebilirsin, yüzde 25- 30 civarında da sonradan tekrar edebilir ama bunları düşünerek her gün ölmene gerek yok, bulabiliriz, en kötü ihtimal kızından alırız 6’da 5 oranında tutuyor dedi. Hocamın yanından çıktığımda bu olasılıklara pek ihtimal vermediğimi söyledim eşime. Kemoterapimi alırken 3 hafta içerisinde hemşire Kader Hanım aradı ve “ilik bulundu” dedi. Şok olmuştum. Hiç beklemiyordum bulunmasını.
Nakil olmaya geldiğimde en büyük korkum ağır bir kemoterapi görmekti. Çünkü bana bütün kötü hücrelerle birlikte iyi hücreleri de yok edeceklerini sonrasında nakil yapabileceklerini söylemişlerdi ama ya iliğini veren kişi vazgeçerse diye düşünüyorsunuz. Ben 13 Kasım’da nakil olacaktım. Ancak yeterli hücre toplanmadığı için ertesi güne ertelediler. O anda tamam, kesin iliği veren kişi vazgeçti diye düşündüm çünkü geçen bir hafta boyunca çok acılar çekiyorsunuz, ağır bir kemoterapi görüyorsunuz ve bir gün bile ertelenmesi sizi inanılmaz bir üzüntüye sokabiliyor.
Hastaneye yatışım yapıldı, 43 gün eşimle burada kaldık. Önce nakil planlandı. Kemoterapi aldım ama burası başka bir yer. İmran Bey her gün gelip muayene etti sağ olsun. Ben gerçekten çekilmez bir hastaydım. Her gün hemşire hanıma tahlillerim nerede diye sorardım günün sorusuydu bu çünkü. Eşim bakmamı istemiyordu ama ben bakmak istiyorum, bu benim hakkım diyordum. Sonrasında bakıyordum değerlerimi düştüğünü görünce ağlıyordum.
Sonra Zafer Hocam dedi ki böyle olmuyor, sen karar ver. İyileşmek istiyor musun istemiyor musun dedi. Yemek yemiyorsun, üzülüyorsun durmadan tahlillerine bakıyorsun sana mı kaldı bu iş biz bakarız dedi.
Bu süre içinde psikolojik tedavi aldım. Ağır ilaçlar kullandım. Sonrasında baktım hiçbir şeye faydası yok, uyuyordum devamlı. Sonrasında ben uyumak istemiyorum bunları alın elimden dedim. Zafer hocam bununla da ilgilenerek önce sen kendini düşüneceksin iyi olacaksın ki arkandakilerde iyi olabilsinler demişti. Ve kendimi topladım sonrasında.
43. gün sonrasında hastaneden çıktık ama bir sürü sıkıntı geçirdim. Yüzümde zona çıktı. Enfeksiyon açısından çok sıkıntılıydı. Geçirebileceğim bütün virüsleri geçirdim ama hocamın desteğiyle Allah ömrünü uzun etsin her gün onun için dua ediyorum hepsini atlattım. Şimdi hem bana iliğini veren insan için hem de hocam için çok dua ediyorum.
Bu süreçlerde tek düşündüğüm kızımdı. Bu hayatta benim bir tane kızım var. Bana bir şey olursa kime bırakırım, ne yaparım, kim bakar benim çocuğuma diye düşündüm. Annemle babam 60 yaşın üstünde. Eşim çocuğumun dilinden anlamaz. Kardeşime sana kızımı emanet ediyorum bir tek sen anlarsın dedim. Aslında eşimde anlar neden anlamasın ama sadece kardeşinize güvenebiliyorsunuz. Her gün dua ederdim ölmek istemiyorum diye. Ben ölümden korkmuyordum, geride kalanlardan korkuyordum. Tek derdim kızımdı. Hala da tek düşüncem kızım.
Ben nakilden sonra ayaklanıp gideceğimi, bu kadar ağır olacağını, bir sürü ilaç alacağımı hiç düşünmemiştim. Nakil olduktan sonra iştahsızlık, kusma, hazımsızlık gibi yan etkiler oldu. 12 gün boyunca aç kaldım hiç unutmuyorum. Böbreküstü bezlerim çalışmadı ve ona bağlı olarak baş dönmelerim, mide bulantılarım oldu. Hastaneden yürüyüp çıkacağım diyordum ancak tek bir merdiven bile çıkamadım. Taburcu olduktan sonra eve korkarak gittim hatta bir an hastaneye geri mi dönsek diye düşündüm. Eve gittiğimde bazı değişiklikler vardı. Halı yoktu ve camlar kapalıydı. 100 gün boyunca kontrol dışında hiçbir yere gidemedim, annem ve eşim dışında kimseyle görüşemedim. O sırada kızım annemde kalmaya devam etti. Annem sağ olsun yemeklerimi yapıyordu çünkü ertesi güne kalan yemeği yiyemiyordum. Zaten bir sürü şey yiyemiyorsunuz. Onun da isyanını yaşadım çünkü normal de çok iştahlıyımdır. Canım hep ilginç şeyler yemek istiyordu. Zafer hocaya giderken liste yapıyordum. Anada kebap, sucuk, işkembe gibi anlamsız şeyleri sıralıyordum, hocam da her seferinde yeni bir şeye izin veriyordu. Nakilden 1.5 yıl geçti ve artık pişmiş olan her şeyi yiyebiliyorum. Zamanla her şey daha güzel oluyordu.
Şu an evde ütümü, çamaşırları, alışverişi, kızımın okulunu her şeyi halledebiliyorum. İşe de Ocak ayında başlayacağım. Bu süreç bana çok şey kattı. Her boş olduğum vakitte kitap okudum. Bir sürü belgesel izledim. 60’lardan sonra ülkede ne olmuş ne bitmiş tüm tarihi baştan öğrendim. Yakın çevremde sağ olsun her geldiklerinde ellerinde bir sürü kitapla geliyordu. Dolasıyla kendimi dinlemekten kaçtım. Aile desteğinin çok önemli olduğunu gördüm. Eşim hep yanımdaydı, kızım ise hep aklımdaydı. Hastalığımı çok net bir şekilde anlattığım için bilinçli davrandı. Eşim dediğim gibi hep yanımdaydı, hastanede yanıma gelirken bile sürekli üzerini değiştiriyordu, ellerini o kadar çok sterilize ediyordu ki yaralar oluşmuştu.
İyileşeceğime inandım. Lösemi tedavisinin yüksek oranlarına güvendim. Ne kadar kötü şey varsa çıktı ancak bugüne şükürler olsun. Çok kötü olsa da atlatılabiliyormuş bunu anlamış oldum. Nakil çok önemli evet ama nakil olacağınız yer de çok önemli. Kemik iliği nakli bir şekilde atlatılıyor sonrasında bütün kurallara uyulduğu sürece basit bir uygulama. Ancak dikkat edilmesi gereken önemli noktaları var. Onlarda herkesi nakil yapıldığınıza dair bilinçlendirmek ile başlıyor.
Şimdi 2 ayda bir Zafer hocaya kontrollere geliyorum aslında bana Eskişehir’de de kontrol olabilirsin diyor ancak ben Zafer hocamı görünce kendimi mutlu hissediyorum, iyileşiyorum. Zafer Hocamın bende yeri de ayrı çünkü ben onun gibi bir insanla hiç tanışmadım, bütün hekimlerimiz çok başka ama Zafer hocamız çok başka. Tamamen iyileştiğimde tek yapmak istediğim normal hayatıma geri dönmek. Çocuğumun büyüdüğünü görmek, iyi bir okula gittiğini ve gelin olduğunu görmek istiyorum. Hayaller değişiyor ve artık daha basit şeylerden mutluluk hissedebiliyorum. Bu hastalıkla beraber sağlıklı olmanın en büyük servet olduğunu, ailenin kıymetini ve çevremdeki insanları ayıklamayı öğrendim. Benim için elini taşın altına koyan insan ile koymayan insan arasındaki farkı ayırt ettim. Seni güler yüzüyle karşılayan insan sana o an o kadar iyi geliyor ki başka bir dünya varmış diyorsun. Anadolu Sağlık Merkezi’nden de çok memnunum. Her ne yaparsan yap güler yüzleri hiç somurtmuyor, her şey çok normal olarak karşılanıyor.