UMUDUNU KAYBETME

09.03.2015

Kanser! Adı ne korkunç değil mi? Sanki bizi hiç bulmayacak gibi, hep uzak ihtimal sanki. Hâlbuki ne kadar hayatın içinde ne kadar yakın bize. Hayatındaki en güçlü, sana varlığıyla güven veren kişi kimdir? Baban mı, annen mi, kardeşin mi ya da eşin mi? Sıkı dur bunların hiçbiri değil! Sensin en güçlü olan. Neden ben diye sorma! Bunca insan arasında sana layık görülmüş zorlu bir sınav karşında seni bekleyen. Tesadüf mü olduğunu düşünüyorsun? Yanılıyorsun! Hayatında karşılaştığın ve karşılaşacağın birçok zorlu sınavdan sadece biri bu. Sana bu sınavdan ve benim nasıl başarılı olduğumdan bahsedeceğim. Lütfen bana kulak ver! Belki de ihtiyaç duyduğun şeyler bu satırlarda.

 

Lösemi teşhisi konduğunda üniversitede son sınıf öğrencisiydim. Nasıl günlere uyanacağımı bilmeden gelecek yılların planlarını yapıyordum. Hayattaki sınavların okuldaki sınavlardan ibaret olduğunu düşünerek yaşıyordum. Diş çektirmek için gittiğim üniversite hastanesinden lösemi olduğumu öğrenerek çıktım. Her zaman güzel haberler vermiyor yaşam insana.

Yaşadığım onca şeyi düşününce bu süreçte en önemli şeyin durumu kabullenmek olduğunu düşünüyorum. Aileniz sevdikleriniz öncelikle de siz kabullenmek istemeyeceksiniz bu hastalığı ama bazı şeyler isteğimiz dışında gelişiyor maalesef.

Hastalığımın teşhisi konduğunda doktorlarımla tedavi sürecimi konuştum ve hayatımda aşılması gereken zorlu bir engel olarak gördüğüm bu hastalıkla nasıl savaşmam gerektiğini öğrenmek için çok sayıda kaynak okudum ve araştırdım. Ani gelen bu darbe beni afallatsa da artık duruma alışmıştım. Ben bu savaşta avantajlıydım, çünkü ben artık lösemiyi tanıyordum, nelerle karşılaşabileceğimi neler olabileceğini öğrenmiştim. O ise beni tanımıyordu neye bulaştığının farkında bile değildi. İşte kanserle pek hoş olmayan tanışmam ve sonrasında amansız savaşım böyle başladı.

Tedavi için hastaneye yatarken beni hematoloji servisinin kapısından umutlu gözlerle uğurlayan ailem ve arkadaşlarım ve kendim için bir söz verdim. Pes etmeyecektim. Bugüne kadar onca savaşı nasıl kazandıysam bunu da kazanacaktım ve sevdiklerimin benim ne kadar güçlü olduğuma dair inançlarını yıkmayacaktım. O anlarda çok şey geçiyor insanın gözünün önünden. Yaşadıkların mutlu anlar bir yanda, yaşamak istediğin fırsat bulamadığın milyonlarca şey bir yanda. Seni her zaman küçük bir çocuk olarak gören, üstüne titreyen ailenin akıttığı gözyaşları senin boğazında düğümlenip kalıyor. Anlıyorsun, dışardayken sana sıradan gelen birlikte geçirdiğiniz o günlerin aslında ne kadar değerli olduğunu. Söylemekten imtina ettiğin sevgi sözcüklerini onlara tekrar sarılıp doya doya haykırabilmenin nasıl tarifsiz olduğunu. Erteleme hayatında seni ve çevrendekileri mutlu edeceğini düşündüğün şeyleri sırf bu sebeple. Yaşantında yarınlar çok gibi görünse de uykuya doyamadığın bir gece kadar kısa ve değerli hayat.

Gelelim kemoterapinin faydalarına… Korkma! Her ilacın yan etkisi vardır. Nedir kemoterapi? Kanser hücrelerini yok etmek için kullanılan bu sırada da iyi kötü dinlemeden vücudundaki hücrelere zarar veren dolayısıyla da bağışıklık sistemini zayıflatan bir ilaç. Miden mi bulanacak evet, ateşin mi çıkabilir evet, saçların mı dökülecek evet. Zor geceler, günler aylar var belki de önünde, ama bunlar seni yıldırmasın. Tedavin bitsin her şey yoluna girecek eskisinden daha iyi olacaksın.  Unutma iraden sağlam oldukça senin için sıradan bir serum kemoterapi. Güçlü ol! Savaş kazanabilmek için kararlı olmak gerekiyor, şöyle düşün işe öncelikle içindeki işe yaramaz kötü hücreleri yok etmekle başlıyorsun. Bu süper artık yola işe yarayanlarla devam edebiliriz.

Dört aya yakın sürdü kemoterapim, o dört ayın her günü dışarı çıkabilmenin, havayı içime çekip özgürce dolaşabilmenin, bir lokma peynir ekmeği tadını alarak zevkle yiyebilmenin hayalini kurdum. Ne kadar basit değil mi yemek içmek gezmek? Değil işte değerini bil! Hayatta yaşadığın yaşattığın her an bir daha yaşanamayacak kadar eşsiz ve paha biçilemez. Neyse biz konumuza dönelim. Arada size hayattan öğrendiğim böyle birkaç dersi paylaşacağım. Kızıp yargılamayın beni bu yaşta ne biliyorsun diye. Hayat dersi bazılarımıza hızlandırılmış eğitim gibi verilebiliyor.

Kemoterapi bitmişti ancak benim savaşım daha bitmemişti. Yetmemişti kemoterapi. “İlik nakli gerekiyor size” dediler. Hep duyuyorduk gazete köşelerinden ilik aranan masum minnacık çocukları gencecik insanları. Başıma gelmeden önce bunların hepsi içimi acıtan ancak elimi taşın altına koyup hiçbir şey yapmadığım şeylerdi. Şimdi anlıyordum iki satırdan ibaret o gazete haberlerinin içinde ne zorluklar imkânsızlıklar yattığını. Türkiye’de yaşıyorsun unutma. Hiçbir şeyin çözümü öyle kolay değil hele ki sorun insan sağlığı olunca. 

 

Hastalığınızın türüne göre üç çeşit nakil var. Otolog; yani sizin kendi kök hücreleriniz toplanarak yapılan nakil. Allojeneik; yani başkasının kök hücreleri toplanarak yapılan nakil bir de sinjeneik nakil denilen tek yumurta ikizlerinde uygulanan bir nakil var. Akrabalarına bakılacak ilikleri sana uyuyorsa sorun yok. Olmadı mı panik yapma akraba dışı aramalar başlıyor. Tabii burada kısaca yazdığım şeyler kolay mı oluyor? Hayır! Ama sabırlı ol. Bu tedavide kilit nokta umut ve sabır…

 

Türkiye’de ilik bağışında bulunma bilinci yok, dolayısıyla bulunma şansı da düşük. Neyse ki Avrupa ve Amerika’da birçok duyarlı donör var. Hızlıca taramalarının yapılması ve sana ilik bulunması gerekiyor. Burada en büyük iş hasta yakınlarına düşüyor. Bıkmadan yılmadan aramaları hızlandırıp seni hayata bağlayacak iliğin bulunması için koşturmaları gerekiyor. Benim akrabalarımdan uyumlu ilik bulunamayınca akraba dışı taramalar yapıldı ve sonunda İsrail ‘den genç bir kızınki ile eşleşti. Mucize mi arıyorsun hala hayatta mutlu olmak için, işte sana mucize! Görmediğin, tanımadığın biri senin en çaresiz zamanında dünyanın bir ucundan sana elini uzatıyor sımsıkı tut diye.

İlik bulundu, bitti mi her şey peki? Zor kısmı atlattın şimdi işin en önemli kısımlarından biri daha geliyor. Nerede ve nasıl ilik nakli olacaksın? Kemoterapi dediğin ilaç senin vücut bağışıklığını düşürüyor, tabiri caizse tozdan mikrop kapıp hasta olabilecek durumdasın. Ne yapmalısın peki? Steril ortamlarda işinin ehli insanlar tarafından ve kendine ait tek başına kalabileceğin özel bir odada tedavi olman gerekiyor. Nakil dediğin bir kan torbası içinde geliyor ve sana damarından veriliyor olay bu, kesip biçmeyecekler yani seni, kulaktan dolma bilgilerle korkuya kapılma.  Her şey yolunda giderse 30-40 gün hastaneden çıkmayacaksın. Çok mu bu süre sence? Dışarda uzun mutlu bir hayat seni bekliyor sık dişini azıcık yolu yarıladın bile! Peki, bu koşullarda hastane ve uzman ekip bulmak kolay mı ülkemizde? Değil işte, birçok hastanede dört-beş kişilik odalarda tedavi yapılıyor. Bu ne demek senin için biliyor musun? Odandaki bir kişi rahatsızlandı mı sende rahatsızlandın demek. Senin halinden çeken anlar. Bunun için yazıyorum sana çektiğim sıkıntıları sen de çekme diye. Araştır iyice. Ortada senin hayatın söz konusu; işi şansa bırakamazsın. En iyi yerde en iyi doktor bakmalı sana.

Hayatta bunlar başına gelince isyan edebiliyorsun, “Ne kadar şanssızım” diye. Ben de yaptım aynısını. Ama bak düştüysen kalkabiliyorsun da. En büyük şansım mı neydi peki bu süreçte? İşte geldik oraya. Çok araştırdık çok sorduk ama sonunda bana eski sağlığımı tekrar kazandıran ailem olarak gördüğüm Anadolu Sağlık Merkezi’ni bulduk. İlik nakli olduktan sonra hemen sihirli bir değnek dokunuyor ve birden iyileşmiyorsunuz tabii ki. Vücudunuzun bir uyum süreci ve kan değerlerinizin yükselmesi için zamana ihtiyacınız var. Kimse orada sizi fazladan yatırmak istemez, zamanı gelince sağlıklı bir şekilde yürüyerek çıkıyorsunuz hastaneden.  Her şey yavaş yavaş aceleye gerek yok.  Tüm bunlardan sonra yaklaşık üç ay ev süreci başlıyor sizin için. Dışarı çıkmadan bağışıklık siteminiz tekrar ayağa kalkana dek dinlenmeli ve doktorunuzun verdiği ilaçları harfiyen kullanmalısınız. Sonra sizi özlem duyduğunuz sağlıklı günler bekliyor. Yasak yok, acı yok, ağlamak yok, umutsuzluk yok. Önünüze bakmanız gereken, hayatınızın her anının değerini bilerek yaşayacağınız bir ömür bekliyor sizi. Artık kanserden korkmanızı gerektirecek hiçbir şey yok.

 

Buraya kadar getirdin mi? Tamam o zaman sen de yenilmez bir savaşçısın artık. Yaşadıkların, yaşadıklarım daha da güçlendirdi bizi; aklı varsa bir daha bulaşmaz sana.  Hayatın değerini biliyoruz artık. Yaşayacağımız her güzel anın bedelini önceden fazlasıyla ödedik biz. Gündelik hayatın ufak tefek dertleri üzmemeli bundan sonra seni. Aksi bir durumdan da korkma. Korkarak yaşayamazsın bu hayatta. Nasıl mağlup olduysa sana, aynı son bekler onu bir kez daha.     

Orçun Demiröz
Paylaş Yorum

Allah daha iyi etsin çok geçmiş olsun rica etsem ilik nakli sonrasi yaşadiklarinizi yan etkileri anlatir misiniz

Sevinç er

Ne kadar güzel anlatmışsınız, sizin hikayeniz bir çok hastaya ve hasta yakınına ışık olacak :)

kübra demir
Tüm Yorumlar İçin Tıkla
Back To Top